Bu
hafta dersimde andım,
Sevimli yaratılmış kutup ayılarını…
Pek hazinlik hikâyeleri vardı,
Anlattım talebelere, yaşadıklarını…
Okumuştum, daha evvel bir kitapta:
Kürklerinin paha biçilemez olduğunu,
Avcıların, bu yüzden tuzak kurduğunu,
Tuzaktaki yemin, kötülük doğurduğunu...
Tuzağa yem atıyordu, vicdansızlar.
Kanlı et ve balık koyuyorlar,
Bir de altına kesici yerleştiriyorlar,
Ardından beklemeye koyuluyorlar…
Nereden bilsin, kutup ayısı tuzağı,
Yalamaya başlar, azığı sandığı düşmanı…
Avcılar, paranın derdinde anlamaz hayır
yapmayı,
Kararmıştır vicdanı, geri almaz tuzağı.
Kokusu ve tadıyla güzeldir yedikleri…
Ardından yalamaya başlar, kanları.
Yalarken, kesilir dilleri, fark etmez
hileyi…
Bir kısır döngüdür, yaşadıkları…
Kutup ayısının aklı yoktur, anlamaz
tuzağı,
Düşer, bayılır… Sonra da veda eder,
hayata.
Yarın, sonu toprak olmaktır, kalmaz
sorguya.
Avcının yaptığı akıl almazdır, ya nasıl
anlatmalı?
Kamil KARAKAŞ,
25.02.2015 Çarşamba, 07.05’
|